Demokrat Parti’nin iktidara geldikten sonra ilk yaptığı işlerden birisi Arapça Ezan yasağını kaldırmak olmuş, bu değişiklik bazı dinci çevrelerce yanlış anlaşılarak, Atatürk Devrimlerinin birer birer ortadan kaldırılacağı şeklinde yorumlanmıştı. Oysa iktidarın bu düzenlemedeki amacının son uygulamalarını devam ettirerek, muhalefet yıllarında savunduğu yasakçılığa karşı görüşlerini kanıtlamak ve desteğini aldığı dindar çevrelerin duygularını okşamak olduğu anlaşılmaktadır.
Bütün bunların yanı sıra, DP içinde Atatürk Devrimleri’ni benimsemiş. Hatta onun din, dil, Medeni Kanun, Halifelik, din eğitimi, kılık kıyafet reformu gibi konulardaki uygulamalarına karşı çıkanlar az sayıda da olsa vardı. İşte bu kesim, Arapça ezan yasağını kaldırılmasından sonra harekete geçecekti. Demokrat Parti iktidarının ilk yıllarında demokrasi ve özgürlük adı altında bazı gerici güçlerin ve özellikle de Ticani Tarikatı üyelerinin Atatürk’ün sadece düşünce ve uygulamalarına saldırmakla kalmayıp, fakat aynı zamanda onun heykellerine, büst ve fotoğraflarına saldırılar düzenledikleri, söz ve yazı yoluyla hakarette bulundukları anlaşılmaktadır.
Kuşkusuz Atatürk’e yapılan saldırıların büyük çoğunluğunda, O’na ve Türk Devrimi’ne karşıt bir düşüncenin, yani gericiliğin önemli etkisi vardı. Bu düşünceyi benimsemiş olanlar, DP iktidarında Atatürk’e saldırıda bulunma hakkını, adeta demokrasinin bir gereği olarak görmüşlerdi.Atatürk ve O’nun tinsel kişiliğine yapılan saldırıların ve bu olayların Türk kamuoyu ve özellikle de gençlik tarafından tepkiyle karşılanması, iktidarın Atatürk ile ilgili bir yasa gündeme getirmesinde etkili olacaktı.
“Atatürk Yasası” olarak bilenen 5816 sayılı yasa, 31 Temmuz 1951 tarihinde yürürlüğe girecekti. Yasaya göre Atatürk’ün anısına açıkça hakaret eden veya söven bir kimsenin, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile heykel, büst ve anıtlarına veyahut mezarına zarar veren kıran, bozan veya kirleten kişilerin, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılmaları öngörülüyordu. Bu eylemleri işlemeye başkalarını özendiren kişilerin de, gerçek suçlu kadar cezalandırılması; iki ve daha fazla sayıda kişinin halka açık yerlerde yaptıkları saldırılarla, basın yoluyla işlenen suçlarda cezaların yarı yarıya; eylemlerin zor kullanılarak gerçekleştirilmesi durumunda ise, bir kat arttırılması gibi hükümlerin kabul edilmişti.
Bütün bunların yanı sıra, DP içinde Atatürk Devrimleri’ni benimsemiş. Hatta onun din, dil, Medeni Kanun, Halifelik, din eğitimi, kılık kıyafet reformu gibi konulardaki uygulamalarına karşı çıkanlar az sayıda da olsa vardı. İşte bu kesim, Arapça ezan yasağını kaldırılmasından sonra harekete geçecekti. Demokrat Parti iktidarının ilk yıllarında demokrasi ve özgürlük adı altında bazı gerici güçlerin ve özellikle de Ticani Tarikatı üyelerinin Atatürk’ün sadece düşünce ve uygulamalarına saldırmakla kalmayıp, fakat aynı zamanda onun heykellerine, büst ve fotoğraflarına saldırılar düzenledikleri, söz ve yazı yoluyla hakarette bulundukları anlaşılmaktadır.
Kuşkusuz Atatürk’e yapılan saldırıların büyük çoğunluğunda, O’na ve Türk Devrimi’ne karşıt bir düşüncenin, yani gericiliğin önemli etkisi vardı. Bu düşünceyi benimsemiş olanlar, DP iktidarında Atatürk’e saldırıda bulunma hakkını, adeta demokrasinin bir gereği olarak görmüşlerdi.Atatürk ve O’nun tinsel kişiliğine yapılan saldırıların ve bu olayların Türk kamuoyu ve özellikle de gençlik tarafından tepkiyle karşılanması, iktidarın Atatürk ile ilgili bir yasa gündeme getirmesinde etkili olacaktı.
“Atatürk Yasası” olarak bilenen 5816 sayılı yasa, 31 Temmuz 1951 tarihinde yürürlüğe girecekti. Yasaya göre Atatürk’ün anısına açıkça hakaret eden veya söven bir kimsenin, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile heykel, büst ve anıtlarına veyahut mezarına zarar veren kıran, bozan veya kirleten kişilerin, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılmaları öngörülüyordu. Bu eylemleri işlemeye başkalarını özendiren kişilerin de, gerçek suçlu kadar cezalandırılması; iki ve daha fazla sayıda kişinin halka açık yerlerde yaptıkları saldırılarla, basın yoluyla işlenen suçlarda cezaların yarı yarıya; eylemlerin zor kullanılarak gerçekleştirilmesi durumunda ise, bir kat arttırılması gibi hükümlerin kabul edilmişti.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder